Viktor E. Frankl 2. Dünya Savaşı sırasında esir olarak tutulan ve 3 yıl boyunca kaldığı 4 toplama kampının (Auschwitz dahil) ağır koşullarına rağmen sağ kalmayı başaran, Varoluşçu Terapinin önde gelen isimlerinden Avusturyalı bir psikiyatrist. Toplama kampı gibi bir yerde dahi kendinin ve arkadaşlarının dayanabilmelerini, yaşama tutunabilmelerini, hayatta kalmalarını sağlayanın ne olduğunu araştırıyor ve buluyor: Anlam! Frankl, insanın temel kaygısının yaşamında anlam bulmak olduğunu, mutsuzluğun ana kaynağının ise anlamsızlık olduğunu belirtiyor1. Ve anlam bulma arayışının en önemli arayış olduğunu… Günümüzde olduğu gibi.
Bireyselleşen ve olabildiğine teknolojikleşen dünyada insan mutlu değil. Yaşam refahı skorlarındaki artış beklendiği gibi mutluluk düzeylerimizin artmasıyla sonuçlanmıyor2. İşimiz gücümüz var, sağlığımız yerinde, konforlu hayatlar yaşıyoruz; makinelerimiz, bilgisayarlarımız, akıllı telefonlarımız günlük rutinlerimizi kolaylaştırıyor; görünürde yalnız değiliz ama yetmiyor. Sanallaşan ilişkilere ve yaşamlara inat insanlar gerçekliğin peşinde. Dünyanın her yerinde mistik ve spiritüel oluşumlara katılan, maneviyata yönelen bireylerin sayısı artıyor. Yoga, meditasyon, mindfulness yoğun ilgi görüyor. Apaçık bir arayış var: Ve bu arayış çoğunlukla anlam arayışı.
Yaşama anlam katmanın pek çok yolu var. Bunlardan biri de kendimiz dışında bir başkası için bir şey yapmak, bir diğer deyişle gönüllülük. Gönüllülük ‘’maddi veya başka herhangi bir çıkar beklentisi içerisinde olmadan, kişinin kendi isteği doğrultusunda gerçekleştirdiği ve toplumsal yarara hizmet eden aktiviteler” olarak tanımlanıyor3. Sadece eleştirmek, şikayet etmek, üzülmek ya da çaresiz hissetmek yerine ‘ben de varım, bir şey yapabilirim’ diyen bireyler gönüllülük yoluyla daha yaşanabilir bir dünya için çalışıyor. İnsanların, hayvanların, doğanın ya da dünyanın sorunlarının değil bu sorunların çözümlerinin bir parçası oluyor. Gönüllü olarak zamanını, enerjisini, bilgi ve becerisini, bazen sevgisini karşılık beklemeden ihtiyacı olanlarla paylaşıyor. Ve iyi haber: tüm bunlar paylaşıldıkça azalmıyor, çoğalıyor.
Gönüllülük yaptığımız zaman sadece gönüllü olarak hizmet sunduğumuz kişi ya da gruba değil, kendimize de iyilik yapıyoruz. Dalai Lama’nın dediği gibi ‘’başkalarının iyilik hali için çalışmak bencilliğin erdemli halidir’’. Gönüllülük bireyin özsaygısını ve özgüvenini; iletişim, liderlik, takım çalışması, problem çözme, zaman yönetimi, organizasyon ve planlama becerilerini artırıyor. Yeni arkadaşlar, yeni ilgi alanları ve beceriler edinmemize, sosyalleşmemize aracılık ediyor. Önyargılarımızdan kurtulurken, daha duyarlı ve hoşgörülü oluyoruz ve insana, yaşama ve geleceğe dair inancımız, umudumuz artıyor. Gönüllüler, anlamlı bir şeyin parçası olmanın, işe yaramanın hazzını deneyimliyorlar ve bu kendileriyle ve gönüllülük yapmalarına aracılık eden kurumla (dernek, vakıf ya da gönüllünün çalıştığı şirket) gurur duymalarına neden oluyor. Gönüllülük yalnızlık hissini azaltırken topluluğa aidiyet hissini artırıyor. Ayrıca depresyon duygularından uzaklaşmamıza, stres düzeyinde azalmaya katkı sağlıyor.
Peki, bunca psikolojik faydası olan bir şeyin fiziksel faydası da olabilir mi acaba? İnsanın 3 boyutlu varlığını (biyo-psiko-sosyal) ve bu boyutların sürekli birbirleriyle etkileşim halinde olduğunu düşünürsek, kesinlikle evet. İyi ve kendimizle barışık hissetme halinin bağışıklık sistemini güçlendirdiğine dair kanıt oluşturan pek çok bilimsel araştırma var. Gönüllülük, ötekiyle temas, öteki için, yaşam ve toplum için anlamlı bir şey yapma bizi daha sağlıklı kılabiliyor.
2016 Dünya Mutluluk Raporu’na göre sosyal destek ve yardım davranışının toplumların iyilik halinin anahtar belirleyicileri olduğunu ekleyip Mandela ile sonlandırayım: ‘’Hayatta önemli olan sadece yaşamış olmak değildir. Başkalarının hayatlarında yarattığımız fark yaşadığımız hayatın değerini gösterir.’’
Betül Bozkurt
- Frankl, V. E. (2015). İnsanın Anlam Arayışı. İstanbul: Okuyan Us.
- Helliwell, J., Layard, L., Sachs, J. (2017). World Happiness Report 2017. http://worldhappiness.report/wp-content/uploads/sites/2/2017/03/HR17.pdf
- TÜSEV. (2013). Türkiye’de Gönüllülük. http://www.tusev.org.tr/usrfiles/files/Gonulluluk.pdf